"YENİ HEYECANLAR İÇİN MAĞARA TURİZMİ "


1993 yılının 2 ve 4 temmuz tarihlere arasında Turizm Bakanlığı, turizmin çeşitlendirilmesi ve kıyılardan iç kesimlere de yaygınlaştırılması projesine bağlı olarak bir tur düzenledi. " Turizmde Mağaralarımız, Doğayla Dostluğu Pekiştirme, Kültür ve Nostaljiyi Yaşama Turu " adı altında düzenlenen bu etkinlik, ülkemizdeki mağaraların tanıtılması ve turizm açısından taşıdığı öneme dikkati çekmeyi amaçlıyordu.
Organizasyon öncesinde Turizm Bakanlığı yetkilileri çeşitli resmi ve sivil mağaracı kuruluşlarla toplantılar düzenleyerek görüş alışverişinde bulundular. Organizasyonun nasıl yapılması gerektiği konusunda tartışmalar düzenlendi. Bizler bütün bu gelişmeleri son derece olumlu olarak nitelendiriyoruz.
Organizasyona yerli ve yabancı mağaracıların yanı sıra, basın mensupları ve akademik çevreler de katıldı. Bu etkinlik için, Konya'nın Beyşehir ilçesi sınırları içinde Çamlık ve Derebucak beldeleri arasında yer alan Balatini Mağarası belirlendi. Balatini Mağarası, 1830 m. uzunluğundaki ana galerisi içersinden geçen yer altı deresi, bu dere üzerinde oluşmuş küçük gölleri ve derinliği 5 m.yi bulan dev cadı kazanları, sarkıt, dikit ve traverten oluşumlarının yanı sıra üst üste iki farklı seviyede oluşmuş fosil ve aktif kolları ile gerçekten uygun bir seçimdi. Etkinliğe Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş'in de bizzat katılacak olması, geziyi daha da önemli bir hale getirmişti. Bu durum gezi öncesi hazırlıkları yürüten organizasyon ekibinin telaşından hemen belli oluyordu. Mağaranın giriş ve çıkış ağızları, askerlikteki mıntıka temizliğini hiç aratmayacak şekilde temizlenmişti. Mağaranın önüne kurulan büyük kıl çadırlar, yöre köylülerinden emanet olarak alınan bakırdan kap, kacak, leğen, sini gibi şeylerle doldurulmuştu. Gene yöreye ait kilim, halı ve minderlerle de çadırların içi düzenlenmişti. Böylece istenilen " otantik " hava yaratılmış oluyordu.
Ne de olsa bu turda nostaljiyi yaşayacaktık. Geleceğe ilişkin umutların yitirilmeye başlandığı her noktada geçmişe duyulan özlem artıyordu herhalde. İşte böylece işin işine nostaljiyi de karıştırmış olduk. Yüksek dozda olmamak kaydı ile bu kadar nostaljiye dayanabilirdik elbette. Ya " doğa ile dostluğun pekiştirileceğini " umut ettiğimiz bu gezide etraftaki sarı sığırkuyruğu otlarının köklerinden sökülüp bakır kaplara çiçek niyetine tutturulmalarına ya da nereden buldularsa içi doldurulmuş dağ keçilerinin etrafa serpiştirilerek " doğal ortam " yaratma çabalarına ne diyelim ?
Doğrusu organizasyon komitesi işi biraz daha ileri götürüp ağaçlara renkli kartonlardan hazırlayıp kestikleri meyve resimlerini yapıştıracak diye çok korktuk. Her şeyin bir gösterişe dönüştürülmesini bir yana bırakalım, bizce asıl haksızlık, asıl amacı mağaralarımızın tanıtılması olan bu organizasyonda, çevre gezileri ve diğer kültürel gezilere daha ağırlık verilip mağaraların ikinci plana atılmasıydı.
Gene de mağaraya girip çıkan bir çok konuğun gözlerinde ilk kez mağaraya girmenin yarattığı heyecan ve sevinci gözleyebilmek bizim için çok önemliydi. Turizm Bakanlığı'nın etkinlik öncesi tüm konuklar için özel mağara tulumları diktirerek, çizme, aydınlanma donanımı ve baret temin etmişti. Konuklar aynı mağaracılar gibi giyinerek, deneyimli mağaracıların rehberliğinde ve yaklaşık 20 şer kişilik 3 grup halinde mağaraya girip çıktılar.
Mağaracı gruplardan, ANMAK, MAD, DASK ve BÜMAK'lı rehberlerin yanı sıra MTA'dan da rehberlerin katıldığı gezide en büyük merak konusu, daha önce katıldığı rafting de suya düşen Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş'in mağarada "cadı kazanı " olarak adlandırdığımız içi su dolu, derin küçük havuzcuklara düşüp düşmeyeceğiydi.
Gerek bu olasılığın en aza indirilmesi, gerekse tüm konukların güvenli olarak mağaraya girip çıkabilmelerinin sağlanması için, ANMAK ekibi bir gün öncesinden bütün gece mağara içinde çalışarak bazı düzenlemelerde bulundu. Cadı kazanları ve ufak şelalelerin bulunduğu kısımlara tahta merdivenler yerleştirildi. Derinliği fazla olan göllere geçişi kolaylaştırabilmek amacı ile şişme kauçuk botlar bağlandı. Mağara içinde çeşitli noktalara, o an bulunulan noktaları gösteren haritalar ve bu noktaları aydınlatması için ışıldaklar yerleştirildi.
Gezi sonrası kendileri ile görüştüğümüz ANMAK'lı rehberler, mağara turizminin mağaranın doğal ortamına zarar verebilecek herhangi bir düzenleme yapılmaksızın gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, mağara içinde yaptıkları ufak düzenlemelerin etkinlik sonrasında kaldırılacağını söylediler. Bu etkinlik süresince konukların aynı mağaracılar gibi giyinip rehber eşliğinde mağara girmiş olmalarının son derece uygun olduğunu eğer mağara turizminin mutlaka yapılacaksa bu şekilde yapılmasının daha yerinde olacağını belirterek, bu gezinin bu açıdan bir örnek oluşturabileceğini ve turizme açılması düşünülen yeni mağaralarda da aynı sistemin uygulanabileceğini ortaya koydular.
ANMAK'lı rehberlerin mağaraların doğal ortamının korunması konusunda gösterdikleri titizliği ve özeni saygı ile karşılıyor ve daha nice mağaralara diyoruz.

YAZAN : YAVUZ İŞÇEN
TEMMUZ 1993

AMFORA DERGİSİ AĞUSTOS 1993 SAYI 15 'de YAYINLANMIŞTIR.


Basında ANMAK Listesi'ne Dönmek için tıklayınız...