DOĞU KARADENİZ BÖLGESİ GEZİSİ I
( SİNOP - RİZE ARASI )
KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ayça İşçen
GİDİLEN YERLER
Sinop
Yakakent
Kızılırmak deltası
Kümbet Yaylası ( Giresun )
Maçka
Sümela Manastırı
Hamsiköy
Zigana kayak merkezi
Uzungöl
Anzer Yaylası
Ayder Yaylası
Zilkale
Verçenik Yaylası
Alacahöyük
Hattuşaş
Yazılıkaya
GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva Jeep
GİDİŞ TARİHİ
31 Temmuz 1999 Cumartesi, Saat 6.00 Ankara çıkış
DÖNÜŞ TARİHİ
9 Ağustos 1999, Saat 18.00 Ankara varış
TOPLAM SÜRE
9 gün
GEZİ GÜNCESİ
31 TEMMUZ 1999 CUMARTESİ
Sabah 6.00'da Ankara'dan yola çıktık. Annem Saliha İşçen'de Sinop'a kadar bize eşlik etti. Ankara - Kastamonu - Taşköprü - Hanönü - Boyabat hattını izleyerek Boyabat'a 8 km Ankara çıkışından 353 km sonra Sinop yoluna döndük. Bu ayrımdan sonra Sinop 80 km. Ankara çıkışından 433 km sonra saat 13.30' da 7 saat 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Sinop'a ulaştık. Sinop'da dayımın evinde bir gece konuk olduk.
1 AĞUSTOS 1999 PAZAR
Dayımlarda yaptığımız sabah kahvaltısını takiben evden ayrıldık. Önce Sinop Müzesi'ni gezdik. Daha sonra deniz kenarında güzel bir kahvede aldığımız dergi ve gazeteleri okuduk. Öğleden sonra denize girmek üzere DSİ Kampı'na gittik. Bir süre yüzüp güneşlendikten sonra, saat 17.00'de kamptan ayrılıp Samsun yönüne hareket ettik.
Sinop çıkışından 37 km sonra Gerze'ye , Gerze'den 30 km sonra da Yakakent'e ulaştık. Yakakent'e 5 km kala Çam Gölü Orman Alanı olarak adlandırılan deniz kenarında güzel bir piknik alanı var. Geceyi burada çadır kurarak geçirmeyi planlamıştık ancak yağmur yağmaya başlaması üzerine Yakakent'te bir pansiyonda kalmaya karar verdik. Balıkcı lokantalarından birinde yemeyi planladığımız balık ve yanında içeceğimiz rakıyı ise gördüğümüz lokantaların daha çok pavyon kılıklı yerler olması nedeni ile iptal edip, bir köftecide köfte-ekmek yiyerek idare ettik. Kötü bir pansiyonda pahalı denebilecek bir fiyata kalarak geceyi geçirdik.
2 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ
Sabah kendi demlediğimiz çay ve hazırladığımız yiyecekler eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra pansiyondan ayrıldık. Samsun yönüne yolumuza devam ettik. Yakakent çıkışından 7 km sonra Alaçam, Alaçam'dan 26 km sonra da Bafra'ya ulaştık. Bafra çıkışından 18 km sonra Ondokuzmayıs beldesinin içinden Yörükler Köyü'ne giden yola saptık. 4 km sonra köye ulaştık.
Köyden sonra çeşitli yolları takiben Yaklaşık 2 km sonra "Kızılırmak Deltası" olarak bilinen Türkiye'nin önemli kuş gözlem alanlarından birine geldik. Yanımızda getirdiğimiz dürbünle çeşitli kuşları gözledik. Göl kenarındaki büyük leylek sürüsü özellikle dikkatimizi çekti.
Kızılırmak Deltası'ndan ayrılıp Samsun yönüne devam ettik. 28 km sonra Samsun'a ulaştık. Samsun'dan itibaren otobandan devam ederek 36 km sonra Çarşambaya vardık. Pide yemek üzere Çarşamba'nın içine girdik. Yabancılara pek alışık olmayan yüzler arasında bir süre dolaşarak pideci aradık. Kayda değer bir özelliği olmayan pidelerimizi yedikten sonra Çarşamba'dan ayrılıp, Ordu yönüne yolumuza devam ettik.
Çarşamba çıkışından 21 km sonra Terme, Terme'den 30 km sonra Ünye'ye ulaştık. Ünye şehir merkezindeki çay bahçesinde kısa bir çay molasından sonra yolumuza devam ettik. 21 km sonra Fatsa'ya, Fatsa'dan 40 km sonra da Perşembe'ye geldik. Perşembeden 16 km sonra Ordu il merkezine ulaştık.
Ordu'dan Giresun yönüne devam ettik. 30 km sonra Bulancak'a vardık. Bulancak'ta mola verdik ve Ayça'nın dedesinin öğretmenlik yaptığı ilk okulu aramaya başladık. Yaptığımız araştırma sonucu dedemizin 1935 yılında Bulancak'ta bugün Barbaros İlkokulu olarak bilinen binada öğretmenlik yaptığını saptadık. Bulancak'ta konu ile ilgili olarak bilgi almak istediğimiz herkesin içten yardımlarını gördük. Hükümet Cad. No : 60 Bulancak adresinde bulunan Bizim Büfe sahibi Ali Baş'a ve yardımcı olan arkadaşlarına teşekkür ederiz.
Bulancak çıkışından 21 km sonra Giresun'a geldik. Giresun çıkışından sağa Dereli - Şebinkarahisar yoluna döndük. 26 km sonra Dereli'ye ulaştık. Dereli çıkışından 8 km sonra yol ikiye ayrılıyor. Soldaki yolu takiben sırası ile güdül ve Yüceköy geçilip Kümbet Yaylasına ulaşılıyor.
Ayrımdan itibaren stabilize olan yol, 24 km sürüyor. Son 24 km'lik kısımda havanın kararması ve yoğun sis nedeni ile hiçbir şey görmeden yağmur altında ilerledik.
Kümbet Yaylası'na geldiğimizde mangalda pişirilen et kokuları ile irkildik. Planda makarna yemek vardı. Ancak hemen yeni bir plan yaparak et yemeye karar verdik. Kasaplardan birine yaptırdığımız köfteleri arabanın içinde ekmek arası yapıp yedik. Daha sonra çadır kuracak yer aramaya başladık. Sis çok yoğun olduğu için hiçbir şey göremiyorduk. Bunun üzerine Kümbet Yaylası'na gelirken 800 m önce sağdan yolu ayrılan ve Salon Çayırı denilen mevkide yer alan Orman Genel Müdürlüğü'ne ait dağ evlerinde konaklamayı düşünerek geri döndük.
Buraya gittiğimizde bir yetkili olmadığı için evlerde kalamayacağımızı öğrendik. Oradaki bekçi kılıklı çocuktan çayırlığa çadır kurmak için rica minnet izin aldıktan sonra sisin içinde hiçbir yer görmeden çadırımızı kurduk. Geceyi Salon Çayırı'nda çadırda geçirdik.
3 AĞUSTOS 1999 SALI
Sabah kalktığımızda sis tamamen dağılmıştı ormanın içinde nefis bir yerdeydik. Ormanın içinde ufak bir yürüyüş yaparak bir çok mantar türüne rastladım ve bunların fotoğraflarını çektim. Daha sonra kampı toplayıp gece göremediğimiz Kümbet Yaylası'na döndük. Her yerden et kokuları geliyordu. Dayanamadık ve sabah kahvaltımızı pirzola ile yapmaya karar verdik. Buradaki etler gerçekten çok lezzetli, etin üzerine hiç kekik serpmedikleri halde belirgin bir kekik kokusu alınıyor.
Bunun hayvanların yedikleri otlardan kaynaklandığı söyleniyor. Kahvaltıyı ! takiben araba ile yaylanın çeşitli yerlerini dolaştık. Orman içinde mantar arama gezileri yaptık ve çeşitli fotoğraflar çektik. Daha sonra gezimize devam etmek üzere Giresun yönüne hareket ettik. Kümbet Yaylası ile Giresun arasındaki yolda yöre köylülerinin çeşitli mantarları yol kenarında sattıklarını gördüm. Acı Mantar, Geyik Mantarı ve Tavuk Mantarı olarak adlandırdıkları mantarların kilosunu 2 milyon liraya satıyorlardı.
56 km'lik bir yolculuktan sonra Giresun'a ulaştık. Giresun'dan Trabzon yönüne doğru hareket ettik. Sırası ile aşağıdaki yerlerden geçerek Vakfıkebir'e ulaştık.
Giresun - Keşap --------------------- 6 km
Keşap - Espiye ----------------------- 20 km
Espiye - Tirebolu -------------------- 12 km
Tirebolu - Görele -------------------- 14 km
Görele - Eynesil ---------------------- 12 km
Eynesil - Beşikdüzü ----------------- 4 km
Beşikdüzü - Vakfıkebir ------------- 4 km
Vakfıkebir'de mola verdik. Şehir parkında dondurma yiyip, bir fırından taş fırın ekmeği ve süt ürünleri satan bir dükkandan da peynir vb aldık. Daha sonra Kadırga Yaylası'na ulaşmak üzere yola çıktık. Vakfıkebir'den Tonya yönüne döndük. 21 km sonra Tonya'ya ulaştık. Tonya'dan sonra oldukça kötü toprak yayla yollarından ilerlemeye başladık. Elimizdeki bilgilere göre 14 km sonra Kadırga Yaylası'na Ulaşmamız gerekiyordu ancak 25 km kadar ilerlediğimiz halde yaylaya gelemedik.
Çayırbağ adlı bir köye geldiğimizde Doğru yolda olduğumuzu ve daha yaklaşık 25 km kadar gitmemiz gerektiğini öğrendik. Sisin yoğunlaşması ve yaylaya varmamızın havanın kararmasına denk geleceğini düşünmemiz üzerine Kadırga Yaylası'na gitmekten vazgeçtik. Çayırbağ Köy'ü kahvesinde bir süre köylülerle sohbet ettik ve bize ikram ettikleri çayları içtik. Daha sonra Vakfıkebir'e geri döndük.
Vakfıkebir'den 31 km sonra Akçaabat'a ( karnımız tok olduğu için köfte yeme işini dönüşe bıraktık) buradan 10 km sonra da Trabzon'a geldik.
Trabzon'un içinde araba ile bir süre dolaşıp kalacak uygun bir otel aradıktan sonra bulamayıp Maçka'ya gitmeye karar verdik. Trabzon Maçka arası 29 km sürüyor. Maçka'ya geldiğimizde hava kararmıştı ve bizlerde hayli yorulmuştuk. Maçka'da iki yıldızlı Sadık Otel'de oda + kahvaltı 8 milyon liraya bir gece kaldık.
4 AĞUSTOS 1999 ÇARŞAMBA
Otelde kahvaltı yaptıktan sonra Maçka'nın pazarı olduğunu görüp pazarı dolaştık. Daha sonra Sümela Manastırı'nı görmek üzere otelden ayrılıp yola koyulduk. Maçka'dan 17 km uzaklıkta yer alan Sümela Manastırı'na giden yol oldukça düzgün. Altındere Milli Parkı İçersinde yer alan manastırın yolu, park girişine kadar asfalt. Park girişinden sonraki yaklaşık 4 km'lik kısım , toprak ve virajlı. Araba yolu manastırın yaklaşık 300 m yakınına kadar ulaşıyor. Bundan sonraki bölümü patikayı takiben yürümek gerekiyor.
Yoğun sis nedeni ile çevredeki güzel manzarayı hiç görmeksizin manastıra kadar geldik. Manastırda restorasyon çalışmaları devam ediyor. Ancak ziyarete açık. 406 yılında yapılan manastır 1360 yılında yeniden inşa edilerek bugünkü halini almış. İçinde bulunan Meryem Ana freskine dayanılarak Meryem Ana manastırı adı ile de bilinmektedir. Bir kale görünümündeki manastırın 6 katı ve 72 odası bulunuyor. Osmanlı döneminde de korunan manastır 1923'de Rumların Anadoludan ayrılmaları ile terk edilmiş.
Manastırı gezdikten sonra Maçka'ya geri döndük. Maçka'dan Hamsiköy'e gitmek üzere Gümüşhane yönüne hareket ettik. Trabzon - Gümüşhane arası 100 km ve yeni açılan güzel bir yol var. Eski yol, Hamsiköy'ün içinden ve meşhur Zigana Geçidi'nden geçiyor. Zigana Geçidi'nin hemen üstünde Zigana Dağı Kayak Merkezi bulunuyor. Biz Maçka'dan itibaren eski yolu takiben devam ettik. Maçka çıkışından 25 km sonra sütlacı ile ünlü Hamsiköy'e ulaştık.
Hamsiköy'de sütlacı Yayla Lokantası'nda baba mesleğini 26 yıldır devam ettiren Osman usta yapıyor. Hamsiköy'de her taraf yemyeşil otlarla kaplı, kökünden sahlep elde edilen yabani orkide çiçeklerinin yaygınlığı ve bunlarla beslenen hayvanların sütünün lezzeti, Osman ustanın sütlacına da yansıyor. Vakti zamanında Atatürk'ün ve İran şahının bile bu sütlacı tattığı biliniyor. Aynı sütlaçtan bende iki kap yedikten sonra yolumuza devam ettik.
Bir süre ilerledikten sonra 1700 m rakımda Yayla Tatil Köyü adında güzel bir tesise ulaştık. Bungalov tipi ahşap evler ve alabalık havuzları dikkatimizi çekti.
Burada kısa bir moladan sonra Zigana geçidine doğru devam ettik. Zigana Geçidi, Trabzon - Gümüşhane eski yolunun tam ortasında 50. Km'de yer alıyor. Geçidin hemen üstünde Zigana Dağı Kayak Merkezi var. Buraya uğrayıp kısa bir çay molası verdik. Etrafta yoğun sis olduğu için hiçbir şey göremiyorduk. Molayı takiben alçalarak yolumuza devam ettik ve biraz aşağıda yer alan Zigana Köyü'ne ulaştık. Sis tamamen dağıldı ve güneşli bir hava ortaya çıktı. Köyde bir sanat galerisi olduğunu öğrenmemiz üzerine burada durup galeriyi gezdik. Galeri sahibi yarı sanatçı yarı çatlak bir adamın ısmarladığı çayları içip biraz sohbet ettikten sonra Torul'a gitmek üzere yolumuza devam ettik. Yaklaşık 10 km sonra Torul'a ulaştık.
Ayça'nın dedesinin Torul'da da öğretmenlik yaptığını bildiğimiz için buradaki okulu aramaya başladık. Torul'daki en eski ilk okulun Namık Kemal İlkokulu olduğunu öğrenmemiz üzerine buraya gittik. Bitişiğindeki lisenin müdürü ve öğretmenleri ile bu konuda çeşitli sohbetler ettikten sonra, dedemizin öğretmenlik yaptığını tahmin ettiğimiz diğer merkez olan Kürtün'e doğru hareket ettik. 26 km sonra Kürtün'e ulaştık. Buradaki en eski okulun Camıyan Mahallesi'ndeki bugün kullanılmayan Uluköy İlkokulu olduğunu öğrendik ve buraya gittik.
Biraz fotoğraf çekip dedeyi yad ettikten sonra dönüşte yeni açılan yolu kullanarak Trabzon yönüne doğru hareket ettik. Zigana tünelinin bulunduğu kısımda çok yoğun sise girdik ve sisten ilerleyemeyip arabayı kenara çekip bir süre bekledik. Daha sonra biraz ilerdeki bir tesise kadar devam edip yemek molası verdik. Burada da pirzola yedikten sonra sisin biraz dağılması ile yola çıktık. Maçka'ya 2 km kala yol kenarında bulunan Verizana Camping'de çadır kurarak geceledik. ( Tel : 512 28 03 )
5 AĞUSTOS 1999 PERŞEMBE
Sabah kampı topladıktan sonra Trabzon yönüne hareket ettik. Maçka'da kahvaltı molası verdikten sonra 28 km devam edip Trabzon'a ulaştık ve Rize yönüne doğru devam ettik.
Trabzon - Yomra ------------12 km
Yomra - Arşin ---------------- 6 km
Arşin - Araklı -----------------12 km
Araklı - Sürmene ------------- 6 km
Sürmene - Of ------------------ 18 km
Of'dan Uzungöl'e gitmek üzere Çaykara yönüne saptık. 26 km sonra Çaykara'ya ulaştık. Çaykara'dan 20 km sonra da Uzungöl'e geldik. Yolun son 15 km'si toprak. Uzungöl'de gerçekten harika bir manzara var. 1100 m rakımda yer alan göl, yakın zamanlarda meydana gelen bir heyelan sonucu oluşmuş. Heyelanın yığdığı toprak Haldizan Deresi'nin önünde doğal bir baraj oluşturup gölün oluşmasını sağlamış.
Uzungöl bugün çok turistlik bir mekan haline gelmiş. Son dönemde iyice moda olan Karadeniz turları ve yayla gezilerine katılanların aksatmadan uğradıkları bir yer. Otobüsün biri gelip diğeri gidiyor. Bol bol alabalık lokantası var.
Ancak hiç biri içkili değil. Bölgenin tutucu yapısı ve bölgedeki Faziletli belediyelerin varlığı burada içki satışına engel oluşturmuş. Akşam yemeğimizde alabalık ve salatanın yanına mecburen ayran ve kola söylemek zorunda kaldık. Öğlen yemeğimizi Uzungöl merkezde yer alan ve yöresel yemekler yapan bir lokantada yedik. Daha önce hiç yememiş ve tanımıyor olmakla birlikte adını hep duyduğumuz guymak ve mıhlama ısmarladık.
Mısır ununa su katılarak bulamaç haline gelene kadar kaynatılıyor. Sonra içine peynir, süt ve isteğe bağlı çeşitli otlar atılıp pişiriliyor. Bunun adı guymak. Mıhlama ise, yörede satılan ve telli peynir denilen çok güzel bir peynirin Trabzon tereyağında tavada pişirilmesi ile yapılıyor. Bizim için farklı lezzetler olmakla birlikte her ikiside oldukça yağlı idi.
Akşam üzeri Hazindak Deresi'ni takiben araba ile bir süre gezinti yaptık. Uzungöl'de kötü kötü pansiyonlara oldukça fazla fiyat istenmesi ve kısmen iyi gibi görünen pansiyonlarda ise, yer olmaması sonucu çadır kurmaya karar verdik. Kofoğlu Camping'e çadırımızı kurduk. Geceyi burada geçirdik. ( Çadırbaşı 1.5 milyon TL ödedik )
6 AĞUSTOS 1999 CUMA
Sabah kampı toplayıp göl kenarında kendi demlediğimiz çay eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra Anzer Yaylası'na gitmek üzere Uzungöl'den ayrıldık. Çaykara üzerinden Of'a geldik. Of'dan Rize yönüne doğru 7 km devam ettikten sonra sağdan ayrılan İkizdere yoluna saptık. Ayrımdan 35 km sonra İkizdere'ye ulaştık. İkizdere çıkışından 9 km sonra Dereköy'e geldik. Dereköy Sağlık Ocağı'nın yanından sağdan Anzer Yayla'sına giden yol ayrılıyor. Ayrımdan 36 km sonra Anzer Yayla'sına ulaştık.
Anzer Yaylası, dünyaca ünlü Anzer balının elde edildiği yer. Gerçektende etrafa şöyle bir baktığımızda her tarafın türlü çeşit çiçeklerle dolu olduğunu görüyoruz. Anzer balının fiyatı her sene ürünün bol yada az olmasına bağlı olarak değişiyor. Ortalama olarak söylemek gerekirse kilosu 200 dolardan alıcı buluyor. Anzer Yayla'sına gittiğimizde yeni mahsül balın iki haftaya kadar çıkacağını öğrendik. Dolayısı ile o meşhur baldan tatma imkanımız olmadı. Geceyi burada geçirmeyi düşünmüştük. Ancak bunun çok anlamlı olmayacağını düşünüp, geri dönmeye karar verdik. Geldiğimiz yoldan geri dönerek deniz kenarına ulaştık. Buradan 18 km sonra Rize'ye geldik. Rize çıkışından 10 km sonra Gündoğdu beldesinde yolun sağında Tekpa Rize bezleri satış merkezine uğrayıp bir miktar yöresel dokuma satın aldık. ( Tekpa tel: 0.464.246 24 25 )
Gündoğdu'dan 9 km sonra Çayeli'ne geldik. Çayeli çıkışında yolun solunda Hüsrev Restaurant'ın önüne yanaşarak yemek molası verdik. Buranın kurufasülyesi çok ünlü. Oldukça lüks ve güzel bir yer. İçeri girdiğimizde duvarlardaki fotoğraflardan bir çok ünlünün burada kurufasülye yediğini öğrendik. Kurufasülyesi gerçekten lezzetli ancak fiyatlar kazık denecek kadar pahalı.
Çayeli çıkışından 19 km sonra Pazar'a, Pazar'dan 5 km sonrada Çamlıhemşin yol ayrımına geldik. Ayrımdan Çamlıhemşin 22 km sürüyor. Çamlıhemşin'de yol ikiye ayrılıyor sağdan devam edilirse Zilkale ve Çat yönüne, soldan devam edilirse Ayder Yaylası yönüne gidiliyor. Bizler Ayder'e gitmek üzere soldan devam ettik. Çamlıhemşin'den yaklaşık 20 km sonra 1350 m rakımda yer alan Ayder'e ulaştık. Ucuz bir fiyata pireli bir pansiyonda bir gece geçirdik. Ayder artık tamamen şehirleşmiş. Kaplıcalar için her gün yüzlerce insan gelip gidiyor. Betonlaşma ve yoğun bir yapılanma göze çarpıyor."Ayder Migros" ve "Ayder Hilton" gibi yapılar bile mevcut.
7 AĞUSTOS 1999 CUMARTESİ
Sabah kalkıp kahvaltı yapmaksızın araba ile Aşağı Kavron Yayla'sına doğru hareket ettik. Yol üzerinde sık sık molalar vererek orman içinde mantar toplamaya çıktık. Bol bol mantar fotoğrafı çektik. Ayder'den 3 km sonra Aşağı Kavron Yaylası'na ulaştık. Eğer 7 km daha aynı yoldan devam edersek Yukarı Kavron Yayla'sına varılıyor. Ancak biz devam etmeyerek Ayder'e geri döndük. Ayder'de peynirli gözleme ve çay eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra Çamlıhemşin'e doğru yola çıktık. Çamlıhemşinden Zilkale - Çat yönüne döndük ve aşağıdaki hattı izledik.
Çamlıhemşin -----Ülkü Köyü ---- 7 km
Ülkü Köyü --------Zilkale -------- 5 km
Zilkale ------------- Çat ------------ 15 km
Çat ------------------Hisarcık ------ 8 km
Hisarcık ----- yol ayrımı ---------- 1 km
Ayrımdan ----İçmer Yayla ------- 1 km
İçmer Yayla --Verçenik Yayla -- 6 km
Toplam --------------------------------43 km
Ülkü Köy'ünden sonra asfalt yol sona eriyor ve bozuk zeminli bir yol başlıyor. Çamlıhemşin çıkışından 15 km sonra Zilkale'ye ulaştık. Ortaçağın sonlarına doğru yapıldığı tahmin edilen kalenin dağ yollarını denetlemek amacı ile inşa edildiği düşünülmektedir.
Orman yolları arasında insanın yolunu kaybettiğini sandığı bir anda birden Zilkale'yi karşısında görüvermesi çok etkileyici. Orman örtüsü içinde kalenin görüntüsü gerçekten muhteşem. Kalenin üzerinden çevrenin manzarasına ise diyecek yok. Zilkale çıkışından 15 km sonra Çat'a ulaşılıyor. Çat, üç-beş evden oluşan küçücük bir yer. Çat'tan itibaren 8 km sonra Hisarcık Yaylası'ndan geçilip Ortaklar Yaylası'na doğru devam eden yol takip ediliyor ancak hisarcık çıkışından 1 km sonra soldan küçük bir köprü üzerinden ayrılan Verçenik Yaylası yoluna sapılıyor. Ayrımdan 1 km sonra İçmer Yaylası'ndan geçilip 6 km sonra da Verçenik Yaylası'na ulaşılıyor. Verçenik Yaylası rakım ( 2600 m ) Araba yolu burada son buluyor.
Verçenik Yayla yoluna döndüğümüz andan itibaren sisin içine girdik ve etrafı görmeksizin ilerledik. Yaylaya geldiğimizde hiçbir yer görünmüyordu. En önemlisi görmemiz gereken Verçenik Dağı'nı ( 3711 m ) göremiyorduk. Yayla evlerinin 200 m kadar uzağına çayırlık bir alana çadırımızı kurduk. Dinlenmeye çekilerek sisin dağılacağını umut etmeye başladık. Akşama doğru umudumuz gerçekleşti ve sis yavaş yavaş açılmaya başladı. Verçenik zirvesi bütün görkemi ile karşımızdaydı.
Bol bol fotoğraf çektim. Daha sonra Ayça ile birlikte yanımızdaki tepeye doğru ufak bir tırmanış yaptık. 2900 m ye kadar yükseldik. Daha sonra kampımıza dönüp yemek hazırlıklarına başladık. Havanın kararması ile birlikte hava sıcaklığı epeyce azaldı.
Verçenik Yaylası'nda yaşayan insanlar bize oldukça yakınlık gösterdiler. Rahatsız etmemeye ve yardımcı olmaya çalıştılar. Başköy'den yaylaya çıktıklarını öğrendiğimiz bu insanlar eylül başından itibaren köylerini geri dönüyorlar.
8 AĞUSTOS 1999 PAZAR
Sabah kampı toplayıp basit bir kahvaltı yaptıktan sonra saat 07.30 da Verçenik Yaylası'ndan ayrıldık. Geldiğimiz yolu takiben 2 saat 35 dakika süren 43 km lik yolculuktan sonra Çamlıhemşin'e ulaştık. ( saat 10.05 ) Çamlıhemşin'de pastanenin birinde bir şeyler yiyip yolumuza devam ettik.
Çamlıhemşin ---------- Pazar ------ 27 km
Pazar -------------------- Rize ------- 36 km
Rize ------------ Trabzon ------------76 km
Trabzon ------- Akçaabat ---------- 13 km
Akçaabat'ta köfte yemek üzere mola verdik. Yolun sağında buranın en meşhur köftecisi olan " Nihat Ustanın Yeri " var. Köfte, salata ve ayrandan oluşan güzel bir ziyafet çektik. Köfteler gerçekten çok güzel ve porsiyonlar kallavi geliyor. Burada ve bölgede yediğimiz diğer köftecilerde köftenin içine biraz sarımsak katıyorlar. Nihat Usta atlanmaması gereken bir yer ve fiyatlar ucuz. Yemekten sonra Giresun yönüne yolumuza devam ettik. Akçabat çıkışından 124 km sonra Giresun'a ulaştık. Giresun'dan 44 km sonra Ordu'ya geldik.
Eğer bu bölgede çay molası verecekseniz, Ordu ile Fatsa arasındaki bölümde yer alan, Perşembe ilçesi sınırları içinde bulunan Medreseönü Köyü girişinde " Uzun Saçlının Yeri " adlı bir yer var. (Yolun sağ tarafında) Buraya mutlaka uğrayın. Çünkü çayları çok güzel. Çay demlik hesabı getiriliyor ve siz siparişinizi verdikten sonra demleniyor. Çayın olması için 30 dakika kadar beklemek gerekiyor. Sahibi ise arkadan bağladığı uzun saçları ve hiperaktif davranışları ile dikkati çekiyor.
Ordu'dan 77 km sonra da Ünye'ye vardık. Geceyi Ünye'de bir otelde geçirdik. ( Gün boyu toplam 440 km yol aldık )
9 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ
Sabah 6.00 da kalkıp otelden ayrıldık. Ünye'den Samsun yönüne doğru hareket ettik. 90 km yol aldıktan sonra Samsun'a ulaştık. Samsun'dan Ankara yoluna girdik. ( Samsun - Ankara arası 419 km ) Havza'ya kadar durmaksızın geldik. Havza'da pastanenin birinde sabah kahvaltısı yaptık. Havza'dan sonra Merzifon ve oradan da Çorum'a ulaştık. Adet olduğu üzere Çorum'dan leblebi aldık ve yolumuza devam ettik.
Çorum - Sungurlu arasında Alacahöyük sarı tabelasını gördüğümüz noktada, Alacahöyük yönüne sola ayrıldık. Hitit İmparatorluk merkezi olan bölgede Hitit dönemine ait çok görkemli kalıntılar var. Önce Alacahöyük Müzesi'ni ardından da ören yerini gezdik. Daha sonra Hattuşaş'a ve Yazılıkaya'ya gittik. Hattuşaş müzesini de gezdikten sonra Sungurlu yönüne devam ettik. Sungurlu'dan itibaren Kırıkkale - Ankara hattını takip ederek saat 18.00 de Ankara'ya ulaştık.
|