ADAPAZARI DEPREM YARDIM ETKİNLİĞİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Rüştü Utkan
Ruhi Uyar
Gülşah Ergül
Bülent Soysal
Nurettin Balta
Ufuk Karacanoğlu
Kenan Gökçe
Kerim Gökçe

GİDİLEN YER
Adapazarı / Erenler mahallesi ve merkez

GİDİŞ TARİHİ
20 Ağustos 1999 Cuma saat 17.00

DÖNÜŞ TARİHİ
22 Ağustos 1999 Pazar saat 16.00

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva Jeep ( Yavuz )
Opel Corsa ( Gülşah )
Opel combo ( Ufuk )

ETKİNLİK GÜNCESİ

20 AĞUSTOS 1999 CUMA
Marmara bölgesinde 17 ağustos 1999 günü meydana gelen 7.4 şiddetindeki deprem, yaklaşık 18.000 kişinin ölümüne bir çok kişinin yaralanmasına ve bir çok kişinin de evsiz kalmasına yol açtı. Depremle birlikte bölgeye, yurt içi ve yurt dışından sayısız yardım gönderildi. Bizlerde kendi adımıza bir şeyler yapmak ve özellikle de kurtarma çalışmalarına katılmak üzere 9 kişilik ekiple bölgeye hareket ettik. Kendi aramızda 110.000.000 TL para toplayabildik. Bu para ile Ankara çıkışında Migros'a uğradık ve bölgede daha acil ihtiyaç olduğunu duyduğumuz, temizlik malzemeleri, çocuk bezi, orkit, tuvalet kağıdı vb alışverişler yaptık. Ankara'ya daha yakın olduğu için ve kurtarma çalışmalarının yeterli olmadığını duyduğumuz Adapazarı'na bağlı Akyazı'ya gitmeye karar verdik.

21 AĞUSTOS 1999 CUMARTESİ
Saat 01.00 da Akyazı yol ayrımına geldik. Yolun karşısındaki tesislerde bazı depremzede vatandaşlarla konuştuk. Bize Adapazarı'nın Erenler mahallesine gitmemizi, burada daha yararlı olabileceğimizi söylediler. Bunun üzerine buraya doğru hareket ettik. Erenler mahallesi Adapazarı'nın hemen girişinde sağ tarafta yer alıyor. Saat 02.00 de Erenler mahallesine ulaştık. Şehrin tüm elektrikleri kesik olduğu için doğru dürüst bir şey göremiyorduk. Geçtiğimiz caddelerde her taraf enkazlarla doluydu.
Kriz masasının yerini aramaya başladık. Valilik binasının önünde kriz masası kurulmuştu. Burada bir koşturmacadır gidiyordu. Kimsenin kimse ile ilgilenecek hali yoktu. Ankara'dan geldiğimizi, dağıtılmak üzere çeşitli malzemeler getirdiğimizi ve kurtarma çalışmalarına katılmak istediğimizi anlatmaya çalıştık. Mağaracı ve dağcı bir geçmişimiz olduğunu söyledik. Bir sivil polis bizle ilgilendi ve Cezayir'den gelen 26 kişilik çok profesyonel bir ekip olduğunu, istersek bunlarla çalışabileceğimizi söyledi. Bizler de kabul ettik. Bizi, Cezayir ekibinin başkanı ile tanıştırdı. Fransızca ve Arapça dışında dil bilmeyen ekiple tercümanlar yardımı ile anlaşmaya çalıştık.
Ekip başkanı bizlerle çalışmaktan mutlu olacaklarını belirtti. Bunun üzerine polis eşliğinde saat 03.30 da, Cezayir ekibinin kamp kurduğu ve kurtarma çalışmalarını yürüttüğü enkazın başına gittik. Biz gittiğimizde Cezayirli ekip enkazdaki çalışmasını yeni bitirmiş ve uykuya yatmıştı. Enkaz, 6 katlı bir apartmana aitti . Apartman tamamen yerle bir olmuştu. Jeneratörlerle her tarafından aydınlatılmıştı. Cezayirli ekibin bu enkazdan biz gelmeden önce 6 kişiyi canlı olarak çıkarttıklarını öğrendik. Şu anda enkazda canlı kişi kalmamıştı. Ancak çeşitli cesetler vardı. Etrafa yoğun bir ceset kokusu yayılıyordu. Enkazın hemen yanına uyku tulumlarımızla yattık. Bir süre sonra sivrisineklerden rahatsız olup çadırlarımızı kurduk. Ancak enkazın görüntüsü ve ceset kokusu hepimizi fena halde etkiledi ve hiç uyumaksızın sabahı ettik.
Havanın aydınlanması ile birlikte kalktık. Etraftaki görüntü gerçekten içler acısı idi. Bütün şehir, neredeyse bir enkaz haline gelmişti. Gördüğümüz insanların çoğu yaralı, sargılı ve kötü durumdaydılar. Dağıtmak üzere getirdiğimiz malzemeleri düzenlemeye başladık. Etrafımız insanlarla çevrilmeye başladı. İsteyen herkese istediği malzemeyi vermeye başladık. Kısa sürede tüm malzemeleri dağıttık. Adapazarı'nda bulunan tüm kurtarma ekipleri, aslında Orman işletmesinin bahçesi olan geniş bir alanda konuşlandırılmıştı. Cezayirli ekip de buraya taşınacaktı. Cezayir ekibinin Erenler mahallesine kurdukları kampın toplanması ve Orman işletmesi bahçesine taşınması işinde bizler, ekibe yardım ettik.
Ancak bu iş hiç de basit bir olay değil. Çünkü Cezayir ekibi iki kamyon dolusu malzeme ile gelmiş. Jeneratörler, dalgıç tüpleri, Şişme botlar, bir adet sahra tipi hastane, büyük çadırlar, bir sürü yiyecek kutusu ve daha bir çok malzeme. Bütün bunların taşınması bizi bir hayli yordu. Tam bu iş bitmişti ki bir kamyon dolusu su geldi ve bunun boşaltılmasına yardım ettik. Bu arada kendi çadırlarımızı kurup yerleştik. Ekibin 5 kişisi gerek yaşanan yoğun tempo gerekse olayın boyutu karşısında uğradıkları şoktan dolayı Ankara'ya dönmek istediklerini belirtiler ve Ankara'ya doğru yola çıktılar. Yavuz, Rüştü, Ruhi ve Gülşah Adapazarı'nda kalıp çalışmalara devam ettiler.
Bu arada bir enkazda canlı olabileceği doğrultusunda gelen bir haber üzerine, Cezayir ekibinin yarısı ve bizim ekibin tamamı ( 4 kişi ) enkaza doğru hareket ettik. Adapazarı merkezde tamamen yerle bir olmuş 6 katlı bir binanın yanına gittik. Binanın en üst katından içeri doğru girdik. Enkaza girmek mağaracılığa çok benziyor. Yer yer sürünerek ilerledik ve 2 kat aşağıya ulaştık. Bir evin yatak odasında idik. Çok yoğun şekilde ceset kokuyordu. Kusmamak için kendimizi zor tutuyorduk. Bulunduğumuz katın bir altında canlı olabileceği düşünülüyordu. Buraya ulaşabilmek için her türlü yolu denedik, her deliğe bakıp inebilme olanaklarını araştırdık. Ancak bu imkansız gibi görünüyordu.
Aşağı ulaşabilmenin tek yolu beton delen matkaplarla bir tünel açıp ulaşmaktı. Cezayir ekibi yaptığı incelemede bu tür bir çalışmanın riskli olacağını, binanın üzerimize yıkılabileceğini belirtti. Bunun üzerine çalışma yarıda bırakıldı. Gözlediğim olay, titreşim yaratacak şeylerden kaçınıyorlar, enkaz içinde geçtikleri her yeri yıkılma riskine karşı bina içinde buldukları malzemelerle destekliyorlar. Kamp yerimize geri döndük. Bu yoğun tempo içinde yemek yemeye zamanımız olmamıştı, kampta karnımızı doyurduk.
Yemeğimizi yeni bitirmiştik ki, bir başka enkazdan haber geldi. Canlı olduğu söyleniyordu. Cezayir ekibinin kampta dinlenmiş durumda olan yarısı ve bizim ekip apar topar enkazın başına gittik. Adapazarı merkezde 5 katlı bir bina tamamen çökmüştü. Enkazın başına bizden önce çeşitli kurtarma ekipleri gelmiş ve çalışmalara başlamışlardı. Enkazın birinci katına ulaşılmaya çalışılıyordu. Bunun için iki noktadan tünel açılıyordu. Birincisi enkazın bitişiğinde sapasağlam ayakta duran bir binanın alt katından. İkincisi ise enkazın en üstünden. Biz üstteki tünelin açılmasında değişimli olarak epeyce çalıştık. Çalışma şartları oldukça zor ve yorucu idi. Beton delme matkapları ile açılmış bir insanın güçlükle çömelerek sığabildiği bir delikte, küçük küreklerle molozları boşaltıyorduk. Evin banyosundaydık. Banyonun içi tamamen molozlarla dolmuştu. Yorulan küreği diğerine devrediyor ancak hiç ara vermeksizin çalışma sürdürülüyordu.
Zaman zaman çalışmaya kısa bir ara veriliyor ve herkezden susması istenip tam bir sessizlik sağlandıktan sonra enkaza bağırılıp enkazdan gelecek sesler dinleniyordu. Bütün çabalarımıza karşın enkazdan yaşama ait hiçbir belirti alamadık. Çalışmalar yaklaşık 5 saattir sürdürülüyordu. Bunun üzerine İsveç ekibi köpekleri ile gelip enkazda yeniden araştırma yaptılar, köpekler bir kokuya rastlamadılar. Oysa aynı köpekler başlangıçta canlı belirlemişlerdi. Bunun üzerine çalışmanın bırakılmasına karar verildi. Bizler de kampımıza geri döndük. Hepimiz çok yorulmuştuk. Yemek yedikten sonra uyuduk.

22 AĞUSTOS 1999 PAZAR
Depremden bu yana 6 gün geçmişti, bu kadar zamandan sonra enkazlardan canlı çıkma umudu pek kalmamıştı. Kurtarma ekipleri zaten cesetlerle ilgilenmiyor, canlı varsa kurtarmaya çalışıyorlardı. Adapazarı kriz masası kurtarma ekiplerinin dönebileceklerini söylüyordu. Adapazarı'nda salgın hastalık olduğu ve şehrin karantinaya alınacağı söyleniyordu. Enkazlarda cesetleri olanlar da kurtarma çalışmalarının bir an önce bitirilmesini ve enkazlara dozer ve kepçelerin girerek, enkaz temizlendikten sonra cesetlerini almak istiyorlardı. Hatta bu konuda yer yer görevlilerle tartışmalar yaşanıyordu. Bu şartlarda bizim yapabileceğimiz fazlaca bir şey kalmamıştı. Bunun üzerine bizler de Ankara'ya dönme kararı aldık. Kampı toplayıp Cezayirlilerle vedalaştık. Bütün Adapazarı kireçleniyordu. Kamyonlar kireç torbalarını her tarafa fırlatıyorlardı. Kireçli yollardan ilerleyip şehri terk ettik.


Kurtarma Etkinlikleri Listesi'ne Dönmek için tıklayınız...