DÜZCE DEPREM YARDIM ETKİNLİĞİ

KATILAN KİŞİLER
Yavuz İşçen
Ali Karaer
Atilla Gülşahin
Onur Özbek

GİDİLEN YER
Düzce merkez , Kiremitocağı mahallesi

GİDİŞ TARİHİ
13 kasım 1999 Cumartesi saat 00.30 Ankara çıkış

DÖNÜŞ TARİHİ
13 kasım 1999 Cumartesi saat 22.00 Ankara varış

GİDİLEN ARAÇ
Lada Niva Jeep ( Ali )

ETKİNLİK GÜNCESİ

13 KASIM 1999 CUMARTESİ
12 kasım 1999 günü saat 18.55 civarında, Bolu ili Düzce merkezli meydana gelen 7.2 şiddetindeki deprem, 700 den fazla kişinin ölümüne bir çok kişinin yaralanmasına ve bir çok kişinin de evsiz kalmasına yol açtı. Depremle birlikte bölgeye, yurt içi ve yurt dışından süratli bir şekilde yardım gönderildi. Bizlerde kendi adımıza bir şeyler yapmak ve özellikle de kurtarma çalışmalarına katılmak üzere 4 kişilik ekiple bölgeye hareket ettik. Depremin oluş saatinden 5 saat 30 dakika sonra yeni günün ilk saatlerinde Ankara'dan yola çıktık. Ankara - İstanbul otobanı Ankara çıkışından itibaren trafiğe kapatılmıştı. Sadece ambulans, yardım ekipleri ve görevli araçlar geçebiliyordu.
Görevli polislere kurtarma ekibi olduğumuzu anlattıktan sonra geçmemize izin verdiler. Bolu Dağı mevkiine kadar rahat bir şekilde geldik. Bolu Dağı geçişinde, Varan tesislerinin az aşağısında yolun sağ şeridi deprem sonucu tamamen yok olmuştu. Burada tek şeritten sadece ambulanslara yol veriyorlardı. Diğer araçlara ise, sağdan ayrılan bir köy yolu üzerinden geçiş sağlanıyordu. Bizde bu yoldan gittik, ancak burada trafik yoğunlaştığı için epeyce vakit kaybettik. Bolu dağını geçip Kaynaşlı'ya ulaştığımızda sağlı sollu bir çok yol kenarı tesisinin yıkıldığını, çeşitli yapılarda yangınlar olduğunu, yol üzerinde bir çok aracın kaza yaparak kaldığını gözledik. Enkazlar üzerinde kurtarma ekipleri çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bizler, Kaynaşlı'dan yaklaşık 20 km ilerde bulunan Düzce'ye doğru devam ettik.
Düzce'ye ulaştığımızda saat 4.00 olmuştu. Elektrikler kesik olduğu için pek bir şey göremiyorduk. Deprem olalı 9 saat geçmişti, Düzce'nin içinde tam bir kargaşa hakimdi. Çeşitli yerlerden bir çok kurtarma ekibi gelmişti. Kurtarma ekiplerinin yoğunluğu hemen dikkat çekiyordu. İlk işimiz kriz masasını aramak oldu. Trafik kilitlendiği için arabamızı bir yere bırakıp aramamızı yürüyerek sürdürdük. Kriz masası ile yaptığımız görüşmeden sonra, bizleri DSİ ait bir araca bindirerek bir enkaza götürdüler. Bu arada kurtarma çalışmalarına katılmak üzere İstanbul'dan otostopla gelmiş iki kişi de bizlere katıldı ve 6 kişi olduk. 4 katlı bir apartmana ait olan enkazda, mevlüt okunduğu sırada deprem olduğu ve bu nedenle enkaz altında çok kişi olabileceği belirtiliyordu. Binanın kazan dairesinin patlaması sonucu yangın çıkmıştı. Etrafa yayılan yoğun duman çalışma yapmayı engelliyordu. Bizden önce enkazda başka bir ekip çalışma yapmış ancak duman nedeni ile çalışmaları yarım bırakarak gitmişti. Bizler bu ekibin kaldığı yerden çalışmalara devam ettik.
Binanın 1 katına ulaşabilmek amacı ile açılan tüneli ilerletmeye çalıştık. Bu arada binadan sağ çıkanlarla yaptığımız görüşmeler sonucu, enkaz altında 3 kişinin olabileceği, bunların da çocuk olduğu söyleniyordu. Ancak enkaz altında 30 kişinin olduğu yolundaki söylentiler etrafa yayıldığı için, çeşitli televizyon ekipleri enkazın başına gelmiş ve çalışmaları izliyorlardı. Çalışmalar hava aydınlanana kadar devam etti. Bu arada AKUT'dan 2 kişilik bir ekip, Nasuh Mahruki ve Feridun Çelikmen olay yerine geldiler. Telsizleri ile AKUT dan diğer arkadaşlarını da çağırıp, elektronik aletlere ile enkazda dinleme yaptılar ve canlı olmadığını saptadılar. Daha sonra da kameraların karşısına geçip yaptıkları ile ilgili demeç verdiler. Bu arada askeri bir ekip köpekleri ile gelip enkazı araştırdılar ve onlar da canlı olmadığını tespit ettiler.
Bu şartlarda yapabileceğimiz fazla bir şey kalmamıştı, saat 7.30 da DSİ'nin aracı ile kriz merkezine geri döndük. Kriz merkezindeki görevlilerin önerisi ve AKUT'un da onayı ile AKUT'a katılmaya ve bundan sonraki çalışmaları birlikte yürütmeye karar verdik. AKUT, Deprem bölgesine yaklaşık 100 kişilik bir ekiple gelmişti. Büyük bir Düzce haritası üzerinde, Düzce'yi çeşitli bölgelere ayırmışlardı. Ayrıca, 6 şar 7 şer kişilik gruplardan oluşan 18 ekip oluşturulmuştu. Bizlerde 18. ekiptik ve İstanbul'dan jeeple gelen 4 kişilik bir grubun katılımı ile 10 kişiden oluşuyorduk. Bize verilen görev, Kiremitocağı Mahallesi'ne gitmek ve buradaki enkazlarda canlı olup olmadığını araştırmak, eğer varsa bunu AKUT'a iletmekti. Ancak nasıl iletebileceğimiz belirsizdi. Bölgede cep telefonları çalışmıyordu ve AKUT'un bize verebilecek bir telsizi yoktu. Bu arada kriz merkezinde oturuyor ve AKUT'un bir araba ayarlayıp bizi göndermesini bekliyorduk.
Bizim gibi çeşitli insanlar da benzer gerekçelerle bekliyorlardı. 2 saat kadar bekledikten sonra sıkılmaya başladık. Kendi arabamız olduğunu, gerekirse bununla gidebileceğimizi belirttik. Kabul ettiler. Biz, gece arabamızı Düzce'nin herhangi bir yerine bırakmıştık. Arabayı aramamız ve bulmamız gerekiyordu. İçimizden bir grup arabayı aramaya giderken, diğerleri kriz merkezinde beklemeye devam ettiler. Ancak sorun tam anlamıyla çözülmemişti. Çünkü bizlerin kendi başımıza canlı araması yapmayı beceremeyeceğimizi, yanımızda tecrübeli birilerinin olması gerektiğini düşünüyorlardı.
AKUT'tan Arama çalışmalarına gitmiş tecrübeli birkaç kişi döndükten sonra bizim yanımıza verilecekti ve bizler hareket edebilecektik. Çaresiz beklemeyi sürdürdük. 1 saat kadar da böyle bekletildik. Bu arada bir radyo haberinden AKUT'un gönüllü insanlara gereksinimi olduğu haberini duyduk. Artık sabrımız kalmamıştı çünkü burada bir çok gönüllü insan hareketsiz durumda bekletilirken böyle bir haber ne anlama geliyordu ? Masada görevli AKUT yetkilisi ile konuştum. Bizim ekibimizin yeterince tecrübeli olduğunu, Marmara depreminde Adapazarı'nda çalıştığımı, ekip içinden bir arkadaşın da Dinar, Adana ve en son da Marmara depreminde çalıştığını söyledim. Bunun yanı sıra 10 yıldır mağaracılık ve dağcılıkla uğraştığımızı çeşitli kurtarma eğitimleri aldığımızı belirttim. AKUT yetkilisi bundan sonra, bizim kendi başımıza gidebileceğimize karar verdi.
Ben evden çıkarken aceleden baretimi Ankara'da unutmuştum. Bu arada AKUT, bir çuval ucuz tip işçi bareti getirmişti. İstanbul'dan gelip bize katılan iki arkadaşın zaten baretleri yoktu. Ben kendim ve diğer iki kişi için 3 tane baret AKUT'dan ödünç istedim. Ancak AKUT'un malzemelerinden sorumlu yetkili bana baret veremeyeceğini söyledi. Kullandırmayacakları bu baretleri neden buraya kadar taşıdıklarını merak ediyorum. Ancak orada bunları tartışmaya gerek duymadım. Çünkü yeri ve zamanı olmadığını düşünüyorum. Bu arada Eskişehir'den gelerek AKUT'a katılmış iki kişi bizim ekibe dahil olmak istediler. Ancak arabalarda yer olmadığı, hatta biz de kucak kucağa gittiğimiz için kendilerini alamadık.
Bizler iki araba ve 10 kişilik ekibimizle AKUT'un araştırma yapmamızı istediği Kiremitocağı bölgesine hareket ettik. Enkazları tek tek gezerek canlı olup olmadığı konusunda bilgi toplamaya başladık. 5 katlı bir apartmanın enkazı başında çevrede bulunan insanlar tarafından kazı yapıldığını gördük. Enkaz altında yeni evli bir ailenin olduğu ve canlı olabilecekleri belirtiliyordu. Bu ana kadar hiçbir kurtarma ekibi olay yerine gelmemişti. Bizler de bir süre kazı çalışmalarına katıldık. Enkaz altında olması muhtemel kişilerin bulunduğu kata ulaşmış, buradan yatay bir tünel kazarak, oturma odasının bulunduğu bölüme ulaşmaya çalışıyorduk. Bir süre sonra bulduğumuz bir cep telefonundan elde ettiğimiz numarayı, yandaki evlerden birinden aratarak enkaz altındakilerin ailesine ulaştık. Ailelerinden aldığımız bilgiye göre, aileler depremden bu yana kendilerinden bir haber alamamışlardı. Bu bilgi, kişilerin enkaz altında olma ihtimallerini kuvvetlendiriyordu.
Bunun Üzerine AKUT'a ulaşıp buraya gelmeleri ve araştırma yapmaları için uğraşmaya başladık. Çeşitli yollar denememize karşın AKUT'a ulaşmakta pek başarılı olamadık. Daha sonra yoldan çevirdiğimiz bir sivil savunma aracının kriz merkezine gittiğini öğrendik. AKUT'a iletilmek üzere, enkazın adresini ve durumu anlatan bir not yazarak ekip göndermelerini istedik. Bir arkadaşımızı enkaz başında bırakıp, bölgedeki diğer enkazları dolaşmaya devam ettik. Başka bir enkaz altında 6 kişi olduğunu ve canlı olabileceğini öğrendik. Bu bilgiyi de AKUT'a iletebilmek için uğraşmaya başladık. Tesadüf eseri Rance Rover kullanan bir AKUT ekibi ile karşılaştık. Durumu kendilerine aktardık. Bize verilen bölgede, tüm enkazları dolaşmıştık.
İstanbul'dan gelen 4 kişilik jeep ekibi ile vedalaşıp ayrıldık. Enkazın başında kalan arkadaşımıza bakmak üzerine yeni evli çiftin bulunduğu enkazın başına geri döndük. Bu arada açılan tünelden bir erkek cesedine ulaşılmıştı. Ceset sıkıştığı için çıkartılamıyordu. AKUT ekibinin bir araba ile enkazın başına geldiğini, ceset olduğunu duyunca arabadan bile inmeksizin geri döndüklerini arkadaşımızdan öğrendik. Oysa karısı canlı olabilirdi. Bunun ses dinleme araçları ya da köpekler aracılığı ile araştırılması gerekirdi. Açılan tünelden enkaza girdim. İnşaatın tavanı ve tabanı arasında ancak bir insanın sürünerek ilerleyebileceği kadar bir delik oluşturulmuştu. 4 m kadar ilerde cesetle karşılaştım. Odanın yan duvarı üzerine yıkılmıştı. Kurtarma çalışmalarını yürüten insanlar bu yan duvarı çekiçle parçalayıp cesedi sıkıştığı yerden çıkartmaya çalışıyorlardı. Ancak bu iş oldukça risk taşıyordu. Çünkü bu yan duvar aynı zamanda tavana da destek oluşturuyordu.
Bunun kırılması tavanın kurtarıcıların üzerine yıkılması sonucunu doğurabilirdi. İnsanlar bunu önlemek için araba krikoları ile tavana destek oluşturmuşlardı. Ancak bu, bana hiç de yeterli bir önlem gibi görünmedi. Tünelden çıkıp insanlara, kurtarma çalışmalarına buradan devam edilmemesini aksi bir durumda kendilerini riske attıklarını söyledim. Arkadaşların da yardımı ile insanları ikna ettik. İnşaatın üzerinden yeni bir tünel açılmasına karar verdik. 3 kat betonu delmek gerekecekti. Beton delme matkabı olmadığı için balyozla çalışma başlatıldı. Bizler de kriz masasına dönmek üzere enkazın başından ayrıldık.
Kriz masasına geri döndüğümüzde, saat 14.30 olmuştu. Bize katılmak isteyen Eskişehir'den iki kişi hala orada kendilerine görev verilmesini bekliyorlardı. Bütün bu koşturmaca sırasında yemek yemeye fırsat olmamıştı. Bir hayli acıkmıştık. Yanımızda getirdiğimiz malzemelerle karnımızı doyurduk. Bu arada MAD'dan tanıdığımız Yavuz Bulut ve arkadaşları ile karşılaştık. Bodrum'dan kalkıp kurtarma çalışmalarına katılmak üzere gelmişlerdi. Ancak burada tam bir kurtarma grubu enflasyonu yaşanıyordu. Hatta AKUT ekiplerinden bazıları dönmeye başlamışlardı. Yapılabileceklerin çoğu yapılmıştı. İçinde canlı olabileceği için kurtarma çalışmalarına devam edilen az sayıda enkaz vardı. Bunların başında da yeterince kurtarma grubu bulunuyordu.
Zaten Düzce'de yıkılan 350 evden bir çoğu Marmara depreminde hasar gördüğü için önceden boşaltılmış evlerdi. Bu nedenle can kaybı fazla değildi. ( sonradan açıklanan rakamlara göre Düzce'de 309 kişi ölmüş ve 2943 kişi de yaralanmıştı ) Bu şartlarda bizlerde Ankara'ya dönmeye karar verdik. AKUT'a döneceğimizi bildirip, İstanbul'dan iki arkadaşla da vedalaşıp saat 16.30 da Düzce'den ayrıldık. Bolu dağı mevkiinde çöken yolun onarım çalışmaları devam ettiği için aralıklı olarak araç geçişine izin veriliyordu. Epeyce bekledikten sonra yolumuza devam edebildik. Ankara'ya ulaştığımızda saat 22.00 olmuştu.


Kurtarma Etkinlikleri Listesi'ne Dönmek için tıklayınız...